Günümüzün ve geleceğin en önemli enerji kaynakları arasında yer alan nükleer ve hidrojen enerjisi geçmişten günümüze büyük dönüşümlerden geçerek bugün “yeşil dönüşüme” giden yolda hem dünya ülkelerinin stratejilerinin belirlenmesini sağlarken, hem de iklim krizi gibi etkin bir konu başlığı ile mücadelesini sürdürmekte ve sürdürebilir bir kalkınmayı desteklemek noktasında önemli bir rol oynamaktadır.
Öncelikle, doğada en çok bulunan element olan hidrojenin içerdiği bir enerji türüdür. Hidrojen enerjisinden ve dünya ülkelerindeki uygulamalarından söz etmek isterim.
Sanayi Devrimi ile birlikte fosil temelli yakıtlara alternatif olarak kabul edilen hidrojen enerjisi, günümüzde karbonsuzlaştırmaya yönelik tüm çalışmalara ışık tutarken, ülkelerin “enerji politikalarının geleceği” nde de sağlam bir öneme sahiptir.
Taşımacılıktan sanayiye, uzay roketlerinden petrol üretimine kadar birçok alanda kendisine geniş bir yer bulan bu enerji çeşidine yönelik dünyadaki büyük devletler özel hidrojen stratejilerini tartışmakta, hazırlamakta ve üzerinde anlaşmaya çalışmaktalar. Özellikle, 16 ülkede (İngiltere, Japonya, Güney Kore, Avustralya, Hollanda, Fransa, İtalya, İspanya, Çin, Ukrayna, Almanya, İsviçre, Fas, Kaliforniya, Rusya ve Norveç) ve Avrupa Birliği’nde, hidrojen enerjisi üzerine ulusal anlamda ulaşılan başarılar, örnekler, altyapılar ilgili sektörler ile dikkate alınarak bu konuda çalışmalara başlamışlardır.
Hidrojen birçok amaç için kullanıldığı gibi özellikle yenilebilir kaynaklarda katkısı büyüktür. Yenilebilir enerjinin depolanması için en iyi seçenek olarak karşımıza çıkan hidrojen elektriği günler, haftalar, hatta aylar boyunca en düşük maliyetle depolayabilir. Ayrıca hidrojen ve hidrojen bazlı yakıtlar, yenilebilir kaynaklardan elde edilen enerjiyi güneş ve rüzgâr kaynakları bol olan Avustralya ve Latin Amerika gibi bölgelerden enerji ihtiyacı olan binlerce kilometre uzaktaki şehirlere taşıyabilmektedir.
Geçmişte hidrojen için birtakım yanlış politikalar üretilmiş olsa da Solar PV, rüzgâr, piller ve elektrikli araçların son zamanlarda elde ettiği başarılar göz önüne alındığında küresel anlamda da çok daha yaygın kullanılacağı aşikardır.
Ulusal stratejiler, 2050 için beklenen hidrojen talebinin küresel düzeyde toplamı 9000 TWh‘ye varan bir potansiyeli veya yılda yaklaşık 270 milyon ton hidrojeni işaret etmektedir ki; bu, şu anda küresel olarak yenilenebilir kaynaklar tarafından sağlanan yıllık birincil enerji kadar büyük bir miktardır. Hedef sektörler arasında özellikle ulaştırma ve sanayi yer almaktadır.
Bu noktada, hidrojen enerjisine yönelik Dünya ülkelerine bakıldığında;
- Almanya’nın nihai hedefi, hidrojenin gelecekteki enerji sisteminin önemli bir unsuru olduğu karbon nötre ulaşmaktır. Bilindiği gibi, Almanya hâlihazırda, büyük sayılabilecek bir hidrojen pazarına sahip olup, başlıca tüketiciler kimya endüstrisi (amonyak ve metanol üretimi) ve rafinerilerdir ve hidrojen üretiminin çoğu fosil yakıtlara dayanmaktadır. Almanya’da halihazırda toplam kurulu gücü 29 MW olan 34 Power-to-Gas tesisi bulunmaktadır. Almanya, bu noktada 2050’ye kadar Avrupa’da sera gazı nötrlüğüne ulaşılmasına vurgu yapmaktadır.
- Avrupa Birliği özellikle Avrupa Komisyonu’nun “İklim nötr bir Avrupa için hidrojen stratejisi” üzerinde çalışmalarını yürütmektedir. Temmuz 2020’de yayınlanan bu strateji planı ve berberinde yayınlanan “AB Enerji Sistemi Entegrasyonu Stratejisi” ile 2050 yılına kadar sera gazı nötrlüğüne ulaşmak için hidrojen ve hidrojen bazlı sentetik yakıtları enerji sistemlerine entegre edeceklerdir.
- Rusya ise, 2019’un sonundan bu yana, “hidrojen enerjisine” ilgi duymuş olan bir ülke olup, 2035’e kadar olan dönem için bir Enerji Stratejisi sunmuştur. Bu strateji ile özellikle hidrojen enerjisi üzerine yoğunlaşılarak, hidrojen üretiminin ve tüketiminin yanı sıra, hidrojen üretimi ve ihracatı konusunda da dünya liderlerinden biri haline gelinmesi, Rusya’nın şu an için birinci hedefleri arasında yer alır.
- Çin, dünyadaki en büyük hidrojen üreticisi ve kullanıcısıdır. Çin, yaklaşık 20 yıldır karayolu araçlarında kullanılmak üzere yakıt hücreleri ve hidrojen geliştirmekte olup, şu anda Çin’de 1.000 Yakıt Hücreli Elektrikli Otobüs ve Ballard yakıt hücreli 2.200 ticari kamyon faaliyet göstermektedir. Çin, 2030’a kadar, 2050’ye kadar iyi bir şekilde kurulacak özel bir 3.000 km H2 boru hattı altyapısına sahip olmayı planlamaktadır.
- Türkiye, Karadeniz’in mevcut potansiyeli düşünüldüğünde; Türkiye’nin gelecek 50 yıl içerisinde dünyanın en büyük hidrojen ihracatçılarından biri olabileceği bir ülke haline gelmek için çalışmalarını titizlikle yürüten bir ülkedir. Zonguldak, Samsun, Sinop ve Giresun illerinde fizibilite çalışmaları halen devam etmekte olup kıyıya yakın bölgelere hidrojen enerjisi tesisleri kurulması planlanmaktadır. Bu noktada, “Türkiye Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritası” adlı çalışmasını Ocak 2023’te kamuoyuyla paylaşmış olup, bu strateji raporuna göre Türkiye, sürdürülebilir enerjinin geleceğine katkısı itibariyle hidrojeni öncelikli alanlardan biri ilan etmiştir.
Bir diğer önemli enerji kaynakları arasında yer alan “nükleer enerji” üzerine de değerlendirme yapılması gerekirse günümüzün ve geleceğin en önemli enerji kaynaklarından biri olarak kabul görmektedir. Petrol ve doğalgazın bazı ülkede geniş rezervler halinde bulunması ve bu kaynakların yenilenemez oluşu birçok ülkeyi nükleer araştırmalara ve nükleer enerjiden faydalanmaya yönlendirmiştir. Bugün Dünya üzerinde 400’den fazla nükleer enerji santrali vardır ve bunlar dünyanın toplam elektrik ihtiyacının %15’ini sağlayacak kapasitede çalışmaktalar. Örneğin Fransa, elektrik ihtiyacının %77’sini nükleer reaktörlerinden sağlamaktadır.
Nükleer santraller şu anda 30 ülkede faaliyet göstermektedir.
- Fransanükleer enerji ile en fazla elektrik üreten ülkedir. Fransa, enerji güvenliğine dayalı mevcut bir politika nedeniyle elektriğinin yaklaşık %75’ini nükleer enerjiden elde etmektedir.
- Çin, yapım aşamasında olan 11 yeni reaktör sayesinde en hızlı büyüyen nükleer enerji programına sahiptir.
- Hindistan, Rusyave Güney Kore‘de de önemli sayıda yeni reaktörler inşa edilmektedir.
- Pakistan2030 yılına kadar üç veya dört nükleer santral inşa etmeyi planlamaktadır.
- Slovenya, iklim değişikliğini tersine çevirmek için nükleer enerjiyi kullanmada dünyaya öncülük etmektedir. 2050 yılına kadar karbon nötr hale getirecek olup, 2027 yılına kadar yeni bir nükleer santral inşa edip etmeyeceklerine karar vereceklerdir.
- Kazakistan gelecekte nükleer enerjiyi yeniden devreye sokmayı planlamaktadır.
- Belarus ilk nükleer santrali yapım aşamasındadır bu yılın sonu ana kadar faaliyete geçmesi beklenmektedir.
- Belçika, Almanya, İspanya, İsviçre, Tayvan gibi diğer ülkeler de aşamalı olarak kullanımdan kaldırmayı düşünmektedir.
- Avusturyave Filipinler ise inşası tamamen bitmiş nükleer santrallerini henz kullanmaya başlamamıştır.
- Küba, Libya, Kuzey Kore ve Polonya inşaatına başladıkları nükleer santralleri mali, siyasi ve teknik nedenlerle henüz tamamlamamıştır.
- Avustralya, Azerbaycan, Gürcistan, Gana, İrlanda, Kuveyt, Umman, Peru, Singapurve Venezuela ise herhangi bir plan uş an için uygulanmamaktadır.
- Türkiye’de yapımına başlanan Akkuyu Nükleer Santrali‘nin kapasitesi 4800 MW olacaktır. Diğer taraftan Akkuyu’dan sonra devreye alınması planlanan Sinop ve İğneada NGS’leri ile 3 santralin toplam kurulu gücü 13.680 MW’dir.
Görüldüğü gibi gerek nükleer enerji gerekse hidrojen enerjisi üzerine dünya ülkelerinin çalışmaları hızla devam etekte olup, halihazırda ulusal mevzuatlar açısından bazı sınırlamalar devam ediyor olsa da devletlerin ve iş dünyasının iş birliği içerisinde oldukları görülmektedir.
Özellikle hidrojenin güvenli şekilde taşınması ve depolanması için ortak uluslararası standartların geliştirilmesi ve muhtelif hidrojen kaynaklarının çevre etkisinin takip edilmesi yönündeki çalışmaların ticarete katkı sunacağı ortadadır.
Bu noktada bu enerji türlerinin maliyetlerinin yüksel oluşu her ne kadar çalışmaların ilerlemesi bazında bazı aksaklıklara sebebiyet verse de bu alanda geçmişe göre daha nitelikli ve işbirlikçi çalışmaların yapılacağı görülmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar
The Future of Hydrogen – Analysis – IEA
Semih, ÇALAPKULU; https://www.sektorumdergisi.com/dunyada-ve-turkiyede-hidrojen-enerjisine-kapsamli-bir-bakis/
https://www.enerjiatlasi.com/ulkelere-gore-nukleer-enerji.html
https://dunyaenerji.org.tr/uluslararasi-hidrojen-stratejileri-raporu/
https://tr.wikipedia.org/wiki/N%C3%BCkleer_enerji
NÜKLEER VE HİDROJEN ENERJİSİNDE DÜNYA ÜLKELERİ ÇERÇEVESİNE BİR BAKIŞ
Günümüzün ve geleceğin en önemli enerji kaynakları arasında yer alan nükleer ve hidrojen enerjisi geçmişten günümüze büyük dönüşümlerden geçerek bugün “yeşil dönüşüme” giden yolda hem dünya ülkelerinin stratejilerinin belirlenmesini sağlarken, hem de iklim krizi gibi etkin bir konu başlığı ile mücadelesini sürdürmekte ve sürdürebilir bir kalkınmayı desteklemek noktasında önemli bir rol oynamaktadır.
Öncelikle, doğada en çok bulunan element olan hidrojenin içerdiği bir enerji türüdür. Hidrojen enerjisinden ve dünya ülkelerindeki uygulamalarından söz etmek isterim.
Sanayi Devrimi ile birlikte fosil temelli yakıtlara alternatif olarak kabul edilen hidrojen enerjisi, günümüzde karbonsuzlaştırmaya yönelik tüm çalışmalara ışık tutarken, ülkelerin “enerji politikalarının geleceği” nde de sağlam bir öneme sahiptir.
Taşımacılıktan sanayiye, uzay roketlerinden petrol üretimine kadar birçok alanda kendisine geniş bir yer bulan bu enerji çeşidine yönelik dünyadaki büyük devletler özel hidrojen stratejilerini tartışmakta, hazırlamakta ve üzerinde anlaşmaya çalışmaktalar. Özellikle, 16 ülkede (İngiltere, Japonya, Güney Kore, Avustralya, Hollanda, Fransa, İtalya, İspanya, Çin, Ukrayna, Almanya, İsviçre, Fas, Kaliforniya, Rusya ve Norveç) ve Avrupa Birliği’nde, hidrojen enerjisi üzerine ulusal anlamda ulaşılan başarılar, örnekler, altyapılar ilgili sektörler ile dikkate alınarak bu konuda çalışmalara başlamışlardır.
Hidrojen birçok amaç için kullanıldığı gibi özellikle yenilebilir kaynaklarda katkısı büyüktür. Yenilebilir enerjinin depolanması için en iyi seçenek olarak karşımıza çıkan hidrojen elektriği günler, haftalar, hatta aylar boyunca en düşük maliyetle depolayabilir. Ayrıca hidrojen ve hidrojen bazlı yakıtlar, yenilebilir kaynaklardan elde edilen enerjiyi güneş ve rüzgâr kaynakları bol olan Avustralya ve Latin Amerika gibi bölgelerden enerji ihtiyacı olan binlerce kilometre uzaktaki şehirlere taşıyabilmektedir.
Geçmişte hidrojen için birtakım yanlış politikalar üretilmiş olsa da Solar PV, rüzgâr, piller ve elektrikli araçların son zamanlarda elde ettiği başarılar göz önüne alındığında küresel anlamda da çok daha yaygın kullanılacağı aşikardır.
Ulusal stratejiler, 2050 için beklenen hidrojen talebinin küresel düzeyde toplamı 9000 TWh‘ye varan bir potansiyeli veya yılda yaklaşık 270 milyon ton hidrojeni işaret etmektedir ki; bu, şu anda küresel olarak yenilenebilir kaynaklar tarafından sağlanan yıllık birincil enerji kadar büyük bir miktardır. Hedef sektörler arasında özellikle ulaştırma ve sanayi yer almaktadır.
Bu noktada, hidrojen enerjisine yönelik Dünya ülkelerine bakıldığında;
- Almanya’nın nihai hedefi, hidrojenin gelecekteki enerji sisteminin önemli bir unsuru olduğu karbon nötre ulaşmaktır. Bilindiği gibi, Almanya hâlihazırda, büyük sayılabilecek bir hidrojen pazarına sahip olup, başlıca tüketiciler kimya endüstrisi (amonyak ve metanol üretimi) ve rafinerilerdir ve hidrojen üretiminin çoğu fosil yakıtlara dayanmaktadır. Almanya’da halihazırda toplam kurulu gücü 29 MW olan 34 Power-to-Gas tesisi bulunmaktadır. Almanya, bu noktada 2050’ye kadar Avrupa’da sera gazı nötrlüğüne ulaşılmasına vurgu yapmaktadır.
- Avrupa Birliği özellikle Avrupa Komisyonu’nun “İklim nötr bir Avrupa için hidrojen stratejisi” üzerinde çalışmalarını yürütmektedir. Temmuz 2020’de yayınlanan bu strateji planı ve berberinde yayınlanan “AB Enerji Sistemi Entegrasyonu Stratejisi” ile 2050 yılına kadar sera gazı nötrlüğüne ulaşmak için hidrojen ve hidrojen bazlı sentetik yakıtları enerji sistemlerine entegre edeceklerdir.
- Rusya ise, 2019’un sonundan bu yana, “hidrojen enerjisine” ilgi duymuş olan bir ülke olup, 2035’e kadar olan dönem için bir Enerji Stratejisi sunmuştur. Bu strateji ile özellikle hidrojen enerjisi üzerine yoğunlaşılarak, hidrojen üretiminin ve tüketiminin yanı sıra, hidrojen üretimi ve ihracatı konusunda da dünya liderlerinden biri haline gelinmesi, Rusya’nın şu an için birinci hedefleri arasında yer alır.
- Çin, dünyadaki en büyük hidrojen üreticisi ve kullanıcısıdır. Çin, yaklaşık 20 yıldır karayolu araçlarında kullanılmak üzere yakıt hücreleri ve hidrojen geliştirmekte olup, şu anda Çin’de 1.000 Yakıt Hücreli Elektrikli Otobüs ve Ballard yakıt hücreli 2.200 ticari kamyon faaliyet göstermektedir. Çin, 2030’a kadar, 2050’ye kadar iyi bir şekilde kurulacak özel bir 3.000 km H2 boru hattı altyapısına sahip olmayı planlamaktadır.
- Türkiye, Karadeniz’in mevcut potansiyeli düşünüldüğünde; Türkiye’nin gelecek 50 yıl içerisinde dünyanın en büyük hidrojen ihracatçılarından biri olabileceği bir ülke haline gelmek için çalışmalarını titizlikle yürüten bir ülkedir. Zonguldak, Samsun, Sinop ve Giresun illerinde fizibilite çalışmaları halen devam etmekte olup kıyıya yakın bölgelere hidrojen enerjisi tesisleri kurulması planlanmaktadır. Bu noktada, “Türkiye Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritası” adlı çalışmasını Ocak 2023’te kamuoyuyla paylaşmış olup, bu strateji raporuna göre Türkiye, sürdürülebilir enerjinin geleceğine katkısı itibariyle hidrojeni öncelikli alanlardan biri ilan etmiştir.
Bir diğer önemli enerji kaynakları arasında yer alan “nükleer enerji” üzerine de değerlendirme yapılması gerekirse günümüzün ve geleceğin en önemli enerji kaynaklarından biri olarak kabul görmektedir. Petrol ve doğalgazın bazı ülkede geniş rezervler halinde bulunması ve bu kaynakların yenilenemez oluşu birçok ülkeyi nükleer araştırmalara ve nükleer enerjiden faydalanmaya yönlendirmiştir. Bugün Dünya üzerinde 400’den fazla nükleer enerji santrali vardır ve bunlar dünyanın toplam elektrik ihtiyacının %15’ini sağlayacak kapasitede çalışmaktalar. Örneğin Fransa, elektrik ihtiyacının %77’sini nükleer reaktörlerinden sağlamaktadır.
Nükleer santraller şu anda 30 ülkede faaliyet göstermektedir.
- Fransanükleer enerji ile en fazla elektrik üreten ülkedir. Fransa, enerji güvenliğine dayalı mevcut bir politika nedeniyle elektriğinin yaklaşık %75’ini nükleer enerjiden elde etmektedir.
- Çin, yapım aşamasında olan 11 yeni reaktör sayesinde en hızlı büyüyen nükleer enerji programına sahiptir.
- Hindistan, Rusyave Güney Kore‘de de önemli sayıda yeni reaktörler inşa edilmektedir.
- Pakistan2030 yılına kadar üç veya dört nükleer santral inşa etmeyi planlamaktadır.
- Slovenya, iklim değişikliğini tersine çevirmek için nükleer enerjiyi kullanmada dünyaya öncülük etmektedir. 2050 yılına kadar karbon nötr hale getirecek olup, 2027 yılına kadar yeni bir nükleer santral inşa edip etmeyeceklerine karar vereceklerdir.
- Kazakistan gelecekte nükleer enerjiyi yeniden devreye sokmayı planlamaktadır.
- Belarus ilk nükleer santrali yapım aşamasındadır bu yılın sonu ana kadar faaliyete geçmesi beklenmektedir.
- Belçika, Almanya, İspanya, İsviçre, Tayvan gibi diğer ülkeler de aşamalı olarak kullanımdan kaldırmayı düşünmektedir.
- Avusturyave Filipinler ise inşası tamamen bitmiş nükleer santrallerini henz kullanmaya başlamamıştır.
- Küba, Libya, Kuzey Kore ve Polonya inşaatına başladıkları nükleer santralleri mali, siyasi ve teknik nedenlerle henüz tamamlamamıştır.
- Avustralya, Azerbaycan, Gürcistan, Gana, İrlanda, Kuveyt, Umman, Peru, Singapurve Venezuela ise herhangi bir plan uş an için uygulanmamaktadır.
- Türkiye’de yapımına başlanan Akkuyu Nükleer Santrali‘nin kapasitesi 4800 MW olacaktır. Diğer taraftan Akkuyu’dan sonra devreye alınması planlanan Sinop ve İğneada NGS’leri ile 3 santralin toplam kurulu gücü 13.680 MW’dir.
Görüldüğü gibi gerek nükleer enerji gerekse hidrojen enerjisi üzerine dünya ülkelerinin çalışmaları hızla devam etekte olup, halihazırda ulusal mevzuatlar açısından bazı sınırlamalar devam ediyor olsa da devletlerin ve iş dünyasının iş birliği içerisinde oldukları görülmektedir.
Özellikle hidrojenin güvenli şekilde taşınması ve depolanması için ortak uluslararası standartların geliştirilmesi ve muhtelif hidrojen kaynaklarının çevre etkisinin takip edilmesi yönündeki çalışmaların ticarete katkı sunacağı ortadadır.
Bu noktada bu enerji türlerinin maliyetlerinin yüksel oluşu her ne kadar çalışmaların ilerlemesi bazında bazı aksaklıklara sebebiyet verse de bu alanda geçmişe göre daha nitelikli ve işbirlikçi çalışmaların yapılacağı görülmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar
The Future of Hydrogen – Analysis – IEA
Semih, ÇALAPKULU; https://www.sektorumdergisi.com/dunyada-ve-turkiyede-hidrojen-enerjisine-kapsamli-bir-bakis/
https://www.enerjiatlasi.com/ulkelere-gore-nukleer-enerji.html
https://dunyaenerji.org.tr/uluslararasi-hidrojen-stratejileri-raporu/
2005 yılında Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur. Aynı yıl Çankaya Üniversitesi Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı-Anayasa Hukuku alanında yüksek lisans yapmıştır. 2011 yılına kadar Ulaştırma Bakanlığına bağlı Mesleki Eğitim Merkezlerinde ODY-ÜDY Eğitmeni olarak görev yapmış olup, yaklaşık 15 yıldır Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde hukukçu olarak çalışmaktadır. TOBB’da ilk olarak Dış Ticaret ve Uluslararası Lojistik alanında çalışmalarda bulunmuş olup, 7 yıla yakın Birleşmiş Milletler temsilciliği yapmış olup şimdi TOBB Reel Sektör AR-GE ve Uygulama Daire Başkanlığında KOBİ Politikaları Müdürlüğünde uzman hukukçu olarak görev yapmaktadır.
Diğer yandan, Gazi Üniversitesi Kamu Hukuku-İdare Hukuku Ana Bilim Dalında idare hukuku kürsüsünde doktora tezini tamamlamaya çalışmaktadır. Türkiye’de YÖK tarafından kabul gören TOBB konulu tezin tamamlanmasından sonra bunu kitaplaştırmayı planlamaktadır.
Bununla birlikte, halihazırda 2023 yılından bu yana Türkiye’de özellikle enerji sektörü ile yenilebilir enerji konusunda kendini uluslararası alanda da kanıtlamış “DÜNDAR HUKUK” VE “DÜNDAR LEGAL SERVICE CONSULTANCY” de Londra bloğunda köşe yazısı yazmaktadır.